15 Mart 2009 Pazar

Regensburg Günlükleri I

Uzun süredir yazamıyorum. Regensburg'a geldim Erasmus zımbırtısıyla, gördüklerimi ve düşündüklerimi anlatmak isterim. Ama hepsini bir kerede anlatmayacağım.

En baştan başlıyorum.

Ankara'dan İstanbul'a giderken motorlu taşıtlardan olan, uçağı kullanarak ilk uçağa biniş deneyimimimi yaşamış oldum. Akabinde İstanbul'dan Münih'e giden uçağa binerek de ikinci uçak deneyimimi yaşamış oldum.

İlk seferinde tırstım açıkçası. Çünkü uçak irtifa kazanırken büdürüp büdürüp sesler geliyor ve sarsılıyorduk, o sesler kesildiğinde ise uçağın irtifa kaybettiğini hissediyordum. Ayrıca, söz konusu taşıt bir sağa bir sola yalpalıyordu adeta ve bu da bir miktar tedirgin etti beni.

İkinci seferde ise çok daha sofistike bir araca bindiğim aşikardı ve o kadar da tedirgin olmadım. Ama bu sefer de, sanırım uçağın çok hızlı yükselmesi sonucu oluşan basınç farkının vücudumda oluşturduğu etki sarhoş gibi hissetmeme sebep oldu ve sızdım. Yine de, altımızdaki bulutlar ve üstümüzde, gücünü yeni bir farkındalıkla hissettiğim güneş görüntüsünün etkileyici olduğunu hatırlıyorum.
Münih'ten Regensburg'a yaptığım tren yolculuğu ve sonrasında Regensburg'da kalacak bir yer bulma çabam oldukça yorucuydu. Ekseriyetle, üzerimde taşıdığım 40-45 kiloluk ağırlık nedeniyle.

Şehre geldiğimde ilk farkettiğim şeylerden biri wind-amplified soğuk oldu, diğeri ise köpeklerin otobüslere binebilmesi. Taksilere bile binebiliyorlar. İlk gözüme çarpan şeylerden bir diğeri yapıların mimari güzelliği oldu. Karakteristik ve güzel yapılar olduğunu söylebilirim burada. Eski yapılar da zamanın yıkıcı etkisinden pek nasibini almamış. İnsanlar genelde yaşlı ve nazik. Birtakım teyze ve amcalar yüzünüze bakıp gülümsüyorlar ve bu bence güzel bir şey.


Şehre pazar günü varmış olmam dolayısıyla yurda yerleşemezdim ve hostel benzeri bir yer bulmam gerekiyordu. Bulduğum bir otel günlük ücretin 60 euro olduğunu söyledi ve buralarda bulabileceğim en ucuz otellerden birinin orası olduğunu ekledi. Şansıma küsüp pahalı da olsa bir otele yerleşme kararını vermek üzereydim ki, talihim geri döndü. Benim gibi, Erasmus programıyla Regensburg'a gelen Ebru ve Damla'yla karşılaştım.

Beni almaya geldiklerini söylediler hem de. Buluşma yöntemi olarak da bana rastlamayı umduklarını belirttiler.

Sonrasını kısaca anlatmak gerekirse, Ebru ile Damla'nın "evlerine" gittim. Ev diyorum, ama aslında yurt bunlar, evden çok bir farkı olmadığından bu kelimeyi kullandım. Mutfağı, oldukça küçük de olsa tuvalet ve banyosu, 2 tane de odası vardı yurt dairesinin. Ve ayrıntılar önemsiz; ama günün devamı güzeldi.

İlk günüm böyle, işte. Gücümü toplayınca devam edeceğim.

Hiç yorum yok: