29 Ağustos 2013 Perşembe

Zamanin akmadigi günler, haftalar ve aylar, popüler müzik sarkicisi Teoman'in da belirttigi üzere hizla gecerken spor yapmaya devam ediyorum. Almanya'da insanlar spor yapiyorlar.

Burada benim gözlemledigim iki degisik spor yapan insan tipi var. Birincisi, saglik icin spor modunda takilan tipler. Bunlar, aerobik, body-pump, salsa-boks gibi isimlere sahip kurslarda hoplayip zipliyorlar. Sportif olarak oldukca düsük bir seviyedeler. Kostuklari zaman yürüme hizinda kosuyorlar. Büyük cogunluk bu grupta kaliyor.

Geriye kalanlar, sabi sübyan yaslardan itibaren bir klüpte spor yapanlar. Ki Almanya'da spor yapmak demek, sokakta eglenmek degil de spor klüplerinde kiyasiya rekabet etmek manasina gelmekte. Üstün Alman irki. Bu tipler benim yasima eristiklerinde, antreman yapmaya devam eder durumda olanlar yalnizca en iyileri/manyaklari oluyor.  

Burada gecirdigim vakit süresince birkac Alman'la kosma serefine nail oldum. Hicbiri de demiyor ki, aa ne güzel muhabbet ede ede kosariz, takiliriz. Bunun yerine manyak gibi hizli kosup beraber kostuklari diger kisileri gruptan düsürmeye calisiyorlar. Dislerini ve büzüklerini iyice sikiyorlar. 

Bir de ne kadar lüzumsuz spor varsa hepsine meraklilar. Basta kaykaylamak, patenlemek, sonra ultimate frisbee, jonglörlük gibi issizligin sözlük tanimi olabilecek sporlara mantiksiz bir sevgi beslemekteler. 

8 Ağustos 2013 Perşembe

„Die Führung hat versagt. Aber die Führung kann und muss von den Massen und aus den Massen heraus neu geschaffen werden. Die Massen sind das Entscheidende, sie sind der Fels, auf dem der Endsieg der Revolution errichtet wird. Die Massen waren auf der Höhe, sie haben diese ‚Niederlage‘ zu einem Glied jener historischen Niederlagen gestaltet, die der Stolz und die Kraft des internationalen Sozialismus sind. Und darum wird aus dieser ‚Niederlage‘ der künftige Sieg erblühen. – ‚Ordnung herrscht in Berlin!‘ Ihr stumpfen Schergen! Eure ‚Ordnung‘ ist auf Sand gebaut. Die Revolution wird sich morgen schon ‚rasselnd wieder in die Höhe richten‘ und zu eurem Schrecken mit Posaunenklang verkünden: ‚Ich war, ich bin, ich werde sein!‘“

"The leadership has failed. Even so, the leadership can and must be recreated from the masses and out of the masses. The masses are the decisive element, they are the rock on which the final victory of the revolution will be built. The masses were on the heights; they have developed this 'defeat' into one of the historical defeats which are the pride and strength of international socialism. And that is why the future victory will bloom from this 'defeat'.
'Order reigns in Berlin!' You stupid henchmen! Your 'order' is built on sand. Tomorrow the revolution will already 'raise itself with a rattle' and announce with fanfare, to your terror:
I was, I am, I shall be!"

4 Ağustos 2013 Pazar

Yabanci

Eger her sey fani ise su an yasamaya devam etmemizin ne anlami var?

Iyi ya da kötü bir hayat yasadik. Bu hayatin biraz daha önce ya da sonra sonlanmasi neyi degistirir?

Camus'nün Yabanci romani diger birtakim sorularin yani sira bu sorular üzerine de egiliyordu. Düsen ucakta ya da söz konusu örnekte oldugu gibi daragaci önünde varoluscu/nihilist kalabileceksek ne mutlu! Aslinda ne mutlu'dan ziyade ne yazik, fakat en azindan tutarli bir durus.

Takip ettigi erdemler ya da felsefe adina vakur bir sekilde ölen kisinin korudugu tek sey tutarlilik olur. Ardindan cesaretini övenler olacaktir. Fakat gercek su ki, ölüm tatsiz bir sey ve son anlarinda nasil davrandiginin önemi yok, cünkü bir an sonra varolmayi birakacaksin.

Nihai dogrular varolmayabilir ve insan kavrami muhtemelen bir kurgudan ibarettir. Fakat, bunun ne gibi bir önemi var, anlamiyorum.

Insanlar ölmek istemez. ("I shall lie beneath the ground, but you, you will walk in the sun!")

Sonra adalet ister, birlik ve anlam ister. Ben baldirlari seviyorum. Bunlar kör bir iradenin -icgüdünün- tezahürü olsa da kurgulanan seyler degiller(sanirim). Ve yani sirf tanri ve nihai dogrular yok diye hadi hepimiz nihilist olalim olayi sacma. Dünya su an sacma. Üstinsan konsepti islemeyecekse de isleyen bir sistem bulabiliriz, degerleri üretebiliriz. Birkac degeri temel alip onlarin üzerine bir seyler insa edebiliriz.

Bunlar bunlar vuku bulurken öte tarafta, bizim yalniz ve güzel ülkemize, (amina kodumun) aydinlanma caginin isiklari 200 küsür yildir ulasamadi. Tanriyi diriltmekle, maglup olmus islam uygarligi paradigmasini yeniden egemen kilmaya calismakla ugrasiyoruz. Onun ötesinde, hala, topluma karsi devleti, bireye karsi toplumu koruyoruz. ABD de cökecek, cünkü oradakiler de gerizekali.

1 Ağustos 2013 Perşembe

Yasam Bicimleri

Dostoyevski'nin belirttigi üzere, insan tanridan yüz cevirerek erdemin varolmadigi bir dünyaya adim atti. Bu malumu ilamdan dallanan bircok fikir araciligiyla günümüzde de bu sorunla cebellesmeye devam ediyor, iyi ile kötünün degerlerinin esitlenmesinin tezahürü olan kapitalist sistemimizde takiliyoruz. Uzun süredir tüketim toplumunun, kapitalizmin falan insanlara zarari üzerine düsünmedim. Cünkü etik problem cözülmeden ekonomik problemi cözmeye calismak nafile bir caba. (He mi? He) (Breton bu tip bir sey söylemis sanirim, ama ben onu okumadan önce düsünmüstüm ehe)

Bu tip seyleri düsünerek varligimi sürdürmeye devam ediyorum. Öngörülebilir gelecekte yapacagim seyleri planlamaya calisiyorum. Cokca, socially awkward hissediyorum.

Kendimden bagimsiz olarak bisey diyeyim. Insan kariyerinde ilerleme kaydettigi hissine sahip oldugu sürece tamamen bos ve mutsuz bir hayati yasamaya devam edebilir.