26 Temmuz 2010 Pazartesi

19 Temmuz 2010 Pazartesi

Fransa Bisiklet Turu'nu muazzam anlatan adam


"Fransa Bisiklet Turu'nda kanserli iki yarışçının rekabetini film senaryosu gibi anlatan Caner Eler'in hayatı film gibi... Genç spiker de bir kanser savaşçısı
Caner Eler bu yıl Fransa bisiklet yarışında hastalıkla savaşan Lance Armstrong ve Alberto Contador'un kıyasıya rekabetini anlattı. En iyi o anlattı, çünkü o da yarışçılar gibi kanser savaşçısı. Basket oynarken 20 yaşında kemik kanseri oldu, 8 yıl ameliyatlarla bacağını kurtardı, koltuk değnekleri ile Türkiye'nin en iyi spor spikerlerinden oldu. Bu yıl Fransa'da vücuduna yayılan kanseri yendikten sonra yarışlara dönen Lance Armstrong'la Alberto Contador adlı bir İspanyol bisikletçi kıyasıya rekabet etti. Contador da beyninde damar tıkandığı nedeniyle uzun süre komada kalmış, hastane odasında Armstrong'un kitabını okuyarak hayata bağlanmıştı. Garip bir tesadüftür ki finali takım arkadaşı Armstrong'u geride bırakarak kazandı. Bu rekabeti Caner Eler'den başka kimse bu kadar iyi anlatamazdı. Çünkü o da bir kanser savaşçısı.

BASKETÇİYDİ

Eler, 20 yaşından beri koltuk değnekleri ile yürüyor. İTÜ'de başarılı bir basketbolcuyken bacağına saplanan ağrı ile kemik kanseri olduğunu öğrenmiş. "Bacağı kesilsin mi, yoksa kesilmeden tedavi edilebilir mi" tartışmaları sürerken o hasta yatağında Lance Armstrong'un kanserle savaş kitabını okumaya başlamış. Sonraki yıllar bacağından en uzunu 12, en kısası 5 saat süren sekiz ameliyat geçirmiş. Bacağının bir bölümüne protez takılmış, kemoterapiler, radyoterapiler, büyük ağrılar derken sekiz yıl geçmiş. Kemik kanseri en ağrılı ve en zorlu kanserlerden biri olarak biliniyor. Yatağında ansiklopediler bitirmiş. Hastalığıyla ilgili her iyi haberden sonra kendisine ödül olarak verdiği tatillerde Fransa, Almanya, Belçika derken Avrupa'yı koltuk değneklerine aldırmadan dolaşmış. Saint Benoit mezunu Eler, hastalığı nedeniyle üniversite eğitimine ara vermiş, bu arada İngilizce ve Fransızcasına İtalyanca ve İspanyolcayı eklemiş.

'ÖNCE İSYAN ETTİM'
Kemoterapi seanslarının bitimine doğru üç yıl önce Eurosport'a başvurmuş. CV'si nedeniyle çağrıldığında koltuk değnekleriyle onu karşılarında görünce şaşırmışlar. Ancak sporun her dalına meraklı olduğu için çalışmaya başlamış. Atletizm, bisiklet, yüzme, çim hokeyi, tenis gibi pek çok spor dalı ile ilgileniyor. "Futbol da var tabii" diyor. Kanserle uzun süre savaşan spor spikerlerinin duayeni Kenan Onuk'un örnek aldığı isimlerden biri olduğunu söylüyor. Ses eğitimi almamış ancak müthiş dedikleri hafızasına güvenerek spikerliğe başladığını söylüyor. Fransa bisiklet turunu anlattıktan sonra pek çok mail aldığını insanların ona "Hangi bisikleti alayım" diye sorduğunu söylüyor. O bisiklete binemiyor..."

Kaynak: http://www.sabah.com.tr/Yasam/2009/08/01/sampiyonla_ayni_kaderi_paylasti

17 Temmuz 2010 Cumartesi

16 Temmuz 2010 Cuma

Schleck kazansın

Şu tipini siktiğimin kazanmasın lan. Yeter, her şeyi İspanyollar alıyor. Fransa bisiklet turu dolu dizgin ilerliyor. Ama tur hakkında okunacak yorum vs. hiçbir şey yok ortalıkta, blog falan bilen var mıdır ki?

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Oha çok komik

Ehueheh (Asuş sana komik gelmeyebilir biliyorum :)
Şu da dünya kupasının önemli sahnesi onu da koyayım

Bilmediğim güzel müzik tavsiye etse biri keşke.

Neyse onu siktiret de demin banyodayken aklıma bir şeyler gelmişti, şimdi unuttum.

Piki, o zaman aklıma geleni yazayım. Sıkıntılarımdan bahsetmeye karar verdim. Yine, eheh.

Bir süredir hayatım siyah beyaz devam ediyor. Veya doğduğumdan beri de olabilir bilmiyorum. Şikayetçi değilim, ama sanki daha çok keyif alsam yaptığım şeylerden hayatımı daha az boşa geçiriyormuş gibi hissedebilirim gibi geliyor.

Abim boşver o kadın sürtük.

http://www.dailymotion.com/video/xdbu9o_abi-boyver-o-kadyn-surtuk_music?start=2#from=embed

Dün Yemekteyiz'i izliyordum mesela, kadın ne kadar telaşlıydı ya, normal hayatı öyle heyecanlı geçiyor kadının yani. İlginç değil mi? İvit, ilginç. Damla var mesela arkadaşım, o da öyle.

Bir de siyaset hakkında konuşan insanlar falan mesela, onlar da heyecanlı. Onlar da ilginç bence. Ozan falan çok acayip mesela, o da arkadaşım.

Ortaokulda lisede frp kitapları okuyordum, okurken kola içip çekirdek çitliyordum. Raistlin, Drizzt, Danilo, (Ayn) Rand ve nicesi. niçesi. İki kelime esprisi yaptım bir cümlede. Coşku dolu hisler içine giriyordum. Sanitarium, Baldur's Gate 2, Planescape Torment oynarken de öyle. Ondan sonra Megadeth, Iron Maiden dinlerken, kürek çekerken yarışlardan sonra da benzer hisler yaşayabiliyorum.

Çok da problem değilmiş ya şimdi şöyle bir baktım da. Öeh, neyse.

Bisiklet turu ne güzel gidiyor lan, Schleck'i destekleyecek gibiyim sanki, ama Contador ipnesi sağlam duruyor.

Mal mal insanlar var çevrede, bana biraz batıyorlar. Ama mal olmaları değil batma sebepleri, çevredeki insanların onların mallıklarına prim vermesi, söz konusu şahsın mal olduğunu düşünmemeleri ve hatta ortamda o şekilde düşünen tek bir insan olmaması.

Gerilmeyeceğim bir iş yapmak istiyorum hayatımın ilerleyen dönemlerinde. Ozan ipnesi ne kadar şanslı ya, yaptığı işin süper bir şey olduğunu düşünüyor.(ibneliğin)  Einstein ipnesi de şanslıymış mesela, özel hayatı kötü giderken falan bile tutunabileceği, ilgi duyduğu, elinden kayıp gitmeyecek bir şeyi varmış. Fizik yani, eheh. Seveceğim bir şey yapmak isterdim, ama seveceğim bir şey ne olabilir çok bilmiyorum, sevmeyeceğim şeyler arasında beni en az rahatsız edecek olanı tercih etmeye doğru yönleniyorum. Ama Asutay'a söylediğim gibi pastacılık ya da antrenörlük ya da gazete dergi patronluğu falan güzel işler olabilir ehe.