19 Kasım 2013 Salı

Lanet olasi tombul bacakli Türk kizlari
Bence her daim birilerine kiyasla daha basarisiz ve daha mutsuz olacagimiza göre vaktimizi kendimizi kaybetmeye calisarak gecirebiliriz.

Bir reklam, tanittigi ürünü pazarlamaya calisirken birkac farkli bilinc düzeyinde mesajlar veriyor. Dis tabakada faydaci mesaj ürünün yapmak istediginiz is icin yararli oldugunu söylüyor. Ikinci tabakada Baudrillard'in dedigi gibi ürünü aldiginiz zaman o ürünü kullanan relatif olarak yüksek sinifa mensup hissediyorsunuz. Zizek ücüncü bir katmandan bahsediyor. Bu katmanda ise reklam müsteriye, ürünü alirsa kendini gerceklestirebilecegi mesajini veriyor.

Bunlarin hepsi belli seviyelerde dogru. Bence bunlari herkes biliyor ve kimse umursamiyor. Hayatin her alaninda oldugu gibi burada da bir piyes oynaniyor. Müsteriler kendini gerceklestirmek pesinde degiller, yine de reklam söz konusu mesaji yeterince iyi verebilmis mi diye bakiyorlar. Eger, yeterli bulmazlarsa o ürünü almiyorlar. Ürünün kendilerine katabileceklerinden ziyade, ürünün kendilerinden bagimsiz degerini bu sekilde ölcüp karar veriyorlar.

8 Kasım 2013 Cuma

You get freedom on condition that you don't use it

Slavoj Zizek bir konusmasinda sosyal etkilesimlerde kullanilan sahte fakat yapilmasi gereken hareketlerden bahsediyor. Örnegin: Biri zengin digeri fakir iki kisi yemege cikarlar. Hesap geldiginde, fakir olan hesabi ödemek icin gereginden fazla olmamak kaydiyla israr eder. Söz konusu durumda, aslinda iki kisi de hesabi zengin olanin ödeyeceginin farkindadir. Yine de, bir cesit adab-i muaseret kurali olarak fakir olanin ciliz bir israrda bulunmasi gerekir.

Komik buldugumdan diger bir örnegi paylasiyorum. Zizek teorik hasmi ve iyi arkadasi Judith Butler'la yasadigi bir anekdotu anlatiyor. Söyledigine göre Zizek bir keresinde Butler'a arkadasinin da kendisi gibi lezbiyen olup olmadigini sormak istemis ve arkadasca bir tavirla olmakla beraber biraz talihsiz bir sekilde soruyu "Is she also a degenerate stinking bitch like you?" seklinde artiküle etmis. Butler bir miktar bozulmus sanirim. Daha sonra Zizek, Butler'i aramis ve icten bir sekilde özür dilemis. Butler, "Slavoj, ben seni biliyorum, problem degil. Özre gerek yok." seklinde cevap vermis.

Anekdot icerisinde paradoks su: Zizek özür diledikten sonra özrü lüzumsuz addediliyor. Eger özür dilemeseydi, Butler Zizek'e kirgin kalacakti. Eger Zizek'in özrüne verilen karsilik "Özre gerek yok."tan farkli bir cümle olsaydi, bu sefer Zizek incinecekti.

Bu ve benzeri durumlarin sebebi, bence insanlarin düsünsel/sosyal iletisimlerinde ayni noktada olduklarini teyit etme ihtiyaclari ve teyit etme eylemini, iletisimlerine sanal/gecersiz davranislar eklemleyerek gerceklestiriyorlar.

****

Beraber film izlemek ya da müzik dinlemek, ortak temelimizi genisletmek icin basvurdugumuz yöntemlerden ikisi. Fakat, bana öyle geliyor ki, bir film ya da sarkidan tam manasiyla zevk aldigimiz her seferinde tek basina oluyoruz. Bahsettigim sey refleksif olarak da isliyor. Bir filmden tam manasiyla zevk aldigimizda yanimizdakinin varligini unutuyoruz, ya da yanimizdakinin varligini hissettigimiz ölcüde imgelemimizi filme yöneltemiyoruz. Konser ve sinema salonlari icin durum biraz farkli, cünkü orada kolektivizm duygusu devreye giriyor.