21 Haziran 2011 Salı

Bu amına kodumun münih teknik üniversitesi cevap versin lan artık

19 Haziran 2011 Pazar

İşte birkaç fikir:

Bağlanmakla ve özgür hissetmekle alakalı problemlerim var. Oldukça ileri seviyede yaşıyorum, kendimi Jean-Paul Sartre'ın Mathieu'sü ile özdeşleştiriyorum falan.(Yani tam özdeşleştirmiyorum da özdeşleştirdiğim bir dönem yaşadım.) Şu sırada okuduğum kitap gösteriyor ki, artisliğe lüzum yok, piskolojide var böyle şeyler.

Bir şeye bağlandığım takdirde, kişisel tarihimin sonuna gelinecekmiş gibi hissediyorum

Rock müziğin olayı da buymuş. Hareketsizliğe, evcimenliğe karşı bir başkaldırı. (Born to Run, Wherever I May Roam, Babe I'm Gonna Leave You gibin) Rokçular evcimenliği ruhun ölümü olarak görüyorlar. Bu doğru mu?
Amına kodumun çelimsiz rokçuları
Aşk, eylemciliğe tahsis edilmesi gereken enerjiyi gasp eden bir sakatlayıcı mı? Dinin 21. yüzyıldaki muadili mi? Bu önermeler kesinlikle abartılı bence, ama üzerine bir düşünmek lazım.

"Aşk, seks, hayatı birileriyle paylaşma gibi şeylerin hepsinin gerçekte bir hayli müphem olduğuna bir şekilde inanıyorum." demiş Morrissey - hiç sevmem gerçi. "Kendi başına kalmanız çok daha yoğun duygular doğurabilir. Bu tatminsizlik haline hiçbir şeyin müdahale etmesini istemiyorum." Doğru söylemiş pezevenk, ama ben sürekli olarak böyle bir hayat yaşamak istemem. 

Kitapta diyor ki: "Robert Bly'a göre, erkeklerin sorunları kadınlarla, bilhassa anneleriyle çok güçlü bir tarzda özdeşleşmelerinden kaynaklanır. Bu sorunları halletmek için Yüce Anneyi tepip İblis'le özdeşleşmeleri gerekir."

Annesine düşkün erkeklerin settle down olayına girmeye pek bir meraklı olduğu aşikar.

Piki, bu bağlanmak istememe problemi bir problem mi? Olabilir, bilmiyorum. Ama yane, bağlanmak kelime anlamı olarak da oldukça rahatsızlık verici geliyor kulağa; daha fazla konfor için birilerini nesne olarak kullanmak gibi, duygularla alakası yok, içgüdüsel bir pragmatizm.

Dünya, hala erkeklerin dünyası. Kadınların daha etken rollerde olması gerekiyor ve özgürleşmeleri. Sosyal evrim süreci, yetiştirilme şekilleri, çocuk doğurma rolü vs. bunu nasıl olanaklı kılar bilmiyorum. Ya da düşündüğümden daha etken bir konumdalar da ben mi bilmiyorum, hiçbir şey de okumadım bu konuda.

Tunç malı için:

"Yüksek hızın etkisi, öznenin herhangi bir uzamsal-zamansal bağlamdan biteviye kaçırılması olarak ifade edilebilir. Saf hızın yüceltilmesi ego'nun çözülmesi kadar, benliğin hipererkeksi bir tarzda ortaya koyuluşudur. Kabarıp akma dürtüsü ile karışıp birleşme dürtüsü, kasıp kavuran bir okyanus duygusunda kaynaşır."

Yani:Mala vurabilirsen - bir gün -,  biraz daha yavaş kullanmaya başlarsın diye umuyorum.