18 Kasım 2009 Çarşamba

Amaç

Selam blog.

Şimdi ben geçen yıl hayatı çözdüğümü düşünüyordum. (Hala çılgınsın hala unutkan, hayatı çözdüğüm yıl geçen seneydi - Hande Yener) Kişisel refah seviyemi maksimize etmek ve insan biriktirmek şeklinde bir amaç belirlemiştim kendime. Uyguladığımdan değil de, prensipte yane. Şu an tamamen hatalı olduğumu görüyorum. Hayatı bu yıl çözcem gibi ama.

Çözcem demeyeyim de ehe. Varoluşun anlamsızlığı üzerine yazılar okudum ve bu husus bana oldukça mantıklı geldi, ikna oldum. Bu pencereden bakınca siyaset, aşk, dostluk, ölüm gibi konseptler çok daha farklı görünüyor("gözüküyor" di mi sevgili Meriç?) göze. Hayatla ilgili amaçlarımı; kendimi daha çok geliştirmek, farklı ve yeni şeyler görmek, hiçbir şeyden emin olmamak, sistemin veya insanların bana verdiği ya da vereceği payelerle kendimi tanımlamaktan olabildiğince kaçınmak olarak revize ettim.

Siyaset pek anlamsız di mi? Tüm düşünceler bir miktar fanatizm üzerine kurulu, kollektivizm büyük bir yalandan ibaret. Bir topluluğun kendini tanımladığı nokta asla bireyinkiyle aynı olamaz. "Her insanin içinde bir peygamber uyuklar ve o uyandığında, dünyadaki kötülük biraz daha artar." Cioran Bey'in söylediği gibi, her tür beşeri ilişkide insanlar mütemadiyen kendi fikirlerinin seslendirileceği vakti beklerler. Birbirlerini dinlemelerinin de tek sebebi bu.[Bir hata olabilir bu train of thought'da kafamda sağlamasını yapmadım, du bakalım.]

Bir de mutluluğun overrated bir fenomen olduğuna karar verdim. Mutluluğa ihtiyaç yok hayata devam edebilmek için. 100 tane mutluluk kazanınca hayat oyunu kazanılmış falan olmuyor. Ondan sonra şu kadar yıl mutlu olmuşsun da şu sırada mutsuz isen yine o kadar süre mutlu olmanın anlamı yok. Amma velakin, kendini geliştirmeye-değiştirmeye- devam ettiğin vakit en azından geçmişe dönüp, "hım şu halim malca bir varoluş durumuymuş." deme şansına sahip oluyorsun. En sonunda nereye geleceğinin bilemiyorsun tabi, bilmenin de bir manası yok zaten.

Ay neyse bişeyler daha yazcaktım sanki, ama uykum gelmek. Asuş muckmuck

10 Kasım 2009 Salı



"Nothing is funnier than unhappiness." demiş Samuel Beckett.

Sartre Fikret Bila'ya ne de çok benziyor. Bila da cool.