27 Mayıs 2012 Pazar

Bir insan nasıl Jose Bosingwa ameleliğinde olabilir?
1:30 - 2:20 arası



patates muhteşem bir şey.

24 Mayıs 2012 Perşembe

İnsan nereye giderse gitsin kendini de yanında götürür derler ya. Bu Japonya'ya gitmek istiyorum, Yeni Zelanda'ya gitmek istiyorum, olaylarını anlamlandıramıyorum.

Haftasonu seminer gibisinden bir şey için Bamberg'deydim. Güzel sayılabilecek bir şehirdi fotoğraftan da görülebileceği gibi. Fakat, baktık bitti. Niye bu manzarayı görmeye Bamberg'e gitmek isteyeyim ki? Fotoğrafta görünüyor işte. Net bir şekilde söyleyebilirim: Gerçeği de bundan çok daha güzel değil.

Bi bok yok yani Karl Pilkington'ın dediği gibi.



Öte yandan bir şehrin simgesinin tüm yararsızlığıyla, şehre bir kimlik oluşturması ve insanları oraya çekmesi ilginç bir durum. Roland Barthes'ın Eiffel Kulesi örneği gibi. Paris'i duymuş biri Eiffel'i de bilir. Erasmus'a giden bazı tanıdıklar bir arabayla Avrupa gezisine çıkıp Paris üzerinden dönerlerken paraları olmadığı için yalnızca Eiffel önünde fotoğraf çektirip yollarına devam etmişler.



Ya da bu videodaki Pisa kulesi. İnsanlar sıkılmadan aynı pozu veriyorlar. Fakat o binayı görmek bunun ötesinde bize hiçbir değer katacak değil.

Buraya toparlayıcı bir paragraf yazmam lazım. Fakat yazdıklarımın, bahsettiğim yapılar gibi, pek de bir anlamı yok açıkçası.

22 Mayıs 2012 Salı

http://www.haberturk.com/gundem/haber/743921-91-yasinda-intihar-etti
5buçukta kalkmam gerekirken 12.10da kalktım süper
kaddafi öyle katledilmeyi haketmiyordu, diğerleri de.

21 Mayıs 2012 Pazartesi

Mutluluk hep pamuk ipliğine bağlı, mutsuzluklar her köşe başında pusuda bekliyor.


"tarde'a göre hayat, yararsız olandan geçerek imkansıza ulaşmaya çalışmaktan ibarettir. madem kaderimiz bu, öyleyse daima imkansızı arayalım; başka yol olmadığına göre, yararsız olandan geçerek arayalım; gene de aradığımızın elde edilemeyeceğini, yolda sevmeye ya da özlemeye değer hiçbir şeye rastlayamayacağımızı bilincimize iyice kazıyalım." 


"hepimiz isimsiz, birbirimize uzak yaşıyoruz; başka kılıklar altında birer yabancı olarak acı çekiyoruz. ne var ki bazıları bir varlıkla kendisi arasındaki bu mesafenin hiç farkına varmaz; kimileri mesafeyi ancak korkulu, acılı anlarda, sınırsız bir şimşeğin aydınlığında görür; kimileri içinse ömürleri boyunca değişmeyecek ıstıraplı, gündelik bir şeydir bu."


"intiharı hiçbir zaman çare olarak düşünmedim, çünkü hayata olan nefretim aslında ona olan sevgimden kaynaklanmaktadır."


"gerçek günbatımları kesinlikle başka yerde. ama şehre bakan dördüncü kattaki bu evde bile insan sonsuzluğu düşleyebilir."
"Çıkarıp masaya koymak" mesela, ne güzel bir deyim.

10 Mayıs 2012 Perşembe

Merhaba,

Uzun süre sonra bugün saat 5 gibi gün içinde yapmam gereken her şeyi yapmış olarak eve vardım.(Biraz hile yaptım aslında, ama karıştırmayalım şimdi.) İki saat civarında uyudum. Arda'nın takımının UEFA kupasını aldığını gördüm, kavun kestim, yanına peynir ve rakı koydum. Buraya yazmak için oldukça uygun bir moddayım.

Bir önceki yazımdan sonra rüyada olduğunun bilincine varma olayı üzerine yoğunlaştım. Henüz muvaffak olamadım, herhangi bir taktik de izlemiyorum. Sadece her gün yatmadan, "Bugün farkedeceğim." diye düşünüyorum.

Rüya günlüğü tutmanın yararlı olduğunu duydum ve her gün yazmaya çalışıyorum. Başladığımdan bugüne gördüğüm rüyaların tırtlığını yorgunluğa bağlamayı tercih ettim, fakat doğrusu hayal gücümün kıtlığı beni oldukça hayal kırıklığına uğrattı. Oysa ki, hep içten içe bilinçaltımda yaratıcı bir insan olduğumu düşünmüşümdür. Örnek vermek gerekirse, geçen günkü rüyamda çorba içiyorum. Evet, rüya bu kadar.

İnsanlar çokça stres ve baskıdan bunaldıklarını, içlerinde biriktirip patlama noktasına geldiklerini düşünüyorlar. Benim de bazen böyle hissettiğim olmuyor değil. Fakat bunu mutsuzluğumuzu meşru kılacak bir mazerete dönüştürmemeli, o hissiyattan kaçınmamız bir yerde kendimize karşı görevimiz sayılabilir.

Mad Men'de annesinin mi ablasının mı ne, Peggy'e verdiği öğüt güzeldi.
"You're lonely, you get a cat, they live 13 years. Then you get another one and another one after that. Then you're done."

tapeler muhteşem "sen sevinçten uçman lazım lan sana götoş diyorum"
Karlie Kloss - Canlısı daha güzel, mimikler etc.

5 Mayıs 2012 Cumartesi

Lucid Dreaming Olayı

Dün ilginç bir deneyim yaşadım. Yatakta yatıp uyumayı beklerken bir yandan aklımdan düşünceler geçip gidiyordu. Sanırım sınıftaki Aleksey isimli çocukla ilgili bir şeyler düşünürken bir anda Aleksey'in karakteristik gür kahakasını duymaya başladım. Hala bilinçli bir şekilde düşünüyordum, haliyle lan noluyo dedim, gözlerimi açtım. Gördüğümü düşünüyordum, ama esasında hala uykudaydım. Uykuda olduğumu farkedince heyecanlandım ve uyandım.

Sonra biraz önce ne yapmış olduğumu anladım. Hemen tekrar uyudum ve aynı duruma gelmeye çalıştım. Başardım, uçmaya çalıştım. Uçuyordum gerçekten. Ama gözlerimi açmayı akıl edemedim. O sırada gözlerimi açarsam uyanacağımı düşündüm sanırım.

Tekrar uyandım. Aynı şeyi yapmaya çalıştım, fakat bu sefer gerçekten uyuyakaldım.

4 Mayıs 2012 Cuma

Paul Klee'nin yaptığı her şey çok güzel. 



3 Mayıs 2012 Perşembe


O kadın nasıl bu kadına dönüşür ya???