26 Haziran 2009 Cuma

Goodnight Sweet Prince

http://www.ismichaeljacksonalive.com/

Edit: Linki ilk koyduğumda, site açıldığı zaman ekranda sadece büyük puntolarla "NO" yazıyordu. Şimdi bir numarası kalmamış.

25 Haziran 2009 Perşembe



there is no religion
there is no reality or lack of reality
there is no start or finish
there is no me or you
there is only eveything
and the only thing that is that everything
is divinity itself
and it is all for the love of god

17 Haziran 2009 Çarşamba

Jin Kazama


Yıllardır, mükemmel vücut denince aklıma bu eleman gelir hep. Manowar Türkçe şarkı söylemiş yahu. Emotional Rollercoaster oldum :)

16 Haziran 2009 Salı

Far


İran halkı için gelsin bu şarkı! Hiçbir siyasi yorumum yok, umrumda değil. Basitçe insanların tabulardan arındığı, herkesin birbirinin mutluluğunu düşündüğü bir toplum ve dünya hayaliyle yazıyorum. Hm, herhangi olumlu bir şey olmasını beklemiyorum tabi gerçi.


Ne kadar okursam, o kadar aklım karışıyor ya. Henüz yeterince okumamış olduğumdan olacak. İnsanların bu kadar net yargılara sahip olması hadi neyse de, bu yargılarını bu kadar militanca savunmaları yoruyor beni. Bildiğin fiziksel olarak yoruluyorum yahu.

Bir de yalan değil yani, benden daha çok bilen adam bulmak zor değil. Kemalizmden giriyorlar, Türk solunun tarihinden çıkıyorlar, tüm ideolojileri falan da yalayıp yutmuşlar. İronik olmaya çalışmıyorum, maşaallah diyorum. Bilmiyorum o kadar ben, daha çok okuyacağım.

İleride dine falan mı dönerim acaba diye korkmuyor değilim ehe, beyaz türk solcusu olarak itham edilebilmiş olmak da hala içime oturmuyor değil aynı zamanda.

10 yıldır Baldur's Gate 2 oynarım, her seferinde de Aerie'ye yazıyorum. Kıramadım bir türlü vicious circle'ı, bir zaafım var herhal.

Hafızam beni yanıltmıyorsa Kerem'in en sevdiği kelimelerden birinin fuhuş olduğu, benim de eyvallah kelimesini oldukça sevdiğim belirtilmişti bir zamanlar. Bugün de şunu düşündüm, orgazm kelimesinin ivediyetle lağvedilmesi ve yerine bir Türkçe karşılığının bulunması gerekiyor. Çok irrite edici bir fonetiği var yahu. Gazm nedir be?

Baktım Tdk'nın sözlüğüne de, doyum şeklinde bir karşılığı var ki tam karşılanmıyor. Orgazmın Türkçesi "süheşt" olsun bence. Cümle içinde kullanayım: "Şehvetin doruklarında dolaşan çift aynı anda süheşt oldu. Böylece daha zevkli oldu." Tutar mı acaba kelime ehueh

Tutunamayanlar, okuduğum güzel kitaplardan biriydi. Üzerine yorum yapmak istemiyorum lakin. Nitelikli bir şey yazabileceğimi sanmıyorum çünkü.

İnsan, kendini çevresinden soyutladıkça deliriyor. Yaptığımız işlerle kendimizi unutmaya çalışmamız lazım. Muhabbet ederek, sevişerek, kitap okuyarak, ağzımızdan salyalar saçarak siyasi fikirlerimizi savunarak, dinimiz amin diyerek. Onları yapamıyorsanız da hayvanlarcasına için mesela. Ya da nadasa yatırın kendinizi ehe.


Porno muhabbeti şahane bir şey bence. Mesela arkadaşla mp3 ya da film değiş tokuşu yapıyorsunuz. O sırada bir "Porno var mı abi?" cümlesi geliyor utanma duygusunu saklama amaçlı bir kahkahayla birlikte. Ben de hemen "utanacak bir şey yok, memnun oldum sorduğuna" kahkaham eşliğinde[ahah] "Olma mı abi?" diyorum. Arda hiç sevmez mesela porno. Ben o muhabbete girebileceğim insanları çok seviyorum ama, iki erkek arasındaki samimiyetin doruk noktalarından biri porno muhabbeti, bir kilometre taşı. Toplanıp hayvanlı porno falan izlemiş insanlar daha da süper insanlar hatta, ben görmedim.[öö, en azından uzun metrajlı görmedim.] Samimiyim sözlerimde.

Not: Title related - Regina'nın albümü çıkmış, güzel sayılır.

14 Haziran 2009 Pazar

Çok anormal saatlerde uyuyup uyanıyorum. Buna acilen bir son vermeliyim. Sabah yatıp gece akşam uyanıyorum yahu.

Gördüğüm rüyaları hatırlamam hiç. Şu an az da olsa hatırlıyorum. Tarihe not düşmek babında yazayım.

Ve unuttum. hay amına koyıyım. Neyse, hatırladıklarımı yazıyorum. Gemi gibi birşeye biniyoruz, sanırım kürek takımı olarak. Gemi denemez, feribot belki ya da vapur. Tuna üzerinde ilerleyeceğiz. Şu camdan dışarı bakarken gördüğüm ırmaktan. Ama çok acayip bir fırtına var, ırmak okyanus olmuş. Dalgalar tepeleme geliyor. Deli mi sikti lan bizi, binmeyelim olm falan diyorum. Kaptana çok güveniyor ama ahali. Bin diyorlar, bizim kaptanımız işini bilir.

Kaptan dedikleri de çakal bir tip, tanımıyorum kendisini. Hatta takımın çoğunu da tanımıyorum yahu sanırım. Her neyse, birtakım insanlar delinin gerçekten kendilerini siktiğini doğrularcasına güvertede oturuyorlar. Asuşu görüyorum. Gidiyorum yanına, beraber oturuyoruz. Bu arada dalgalar üzerimize çarpıyorlar, rafting yapıyoruz sanki amına koyıyım diye düşünüyorum.

Sıkıldım anlatırken yahu. Bir şekilde varıyoruz bir yerlere. Bir apartmana çıkıyoruz. Halamların apartmanı lan bu. Ben yangın merdivenlerinin oraya giriyorum ve işiyorum.[Gerçek hayatta çiş gelme emaresi]

Bu kaptan ne biçim bir eleman, anlamadım. Şimdi de kağıda bir şey çiziyor ve çizdiği şey gerçek oluyor. Hatta kağıdı kafasına yapıştırdı ve bir kanadalı çizdi ve sonra adam Kanadalı oldu.[Oluyor ya south park'ta öyle]. Falan filan.

Sonra yine uyudum. Askerlik dersinde şişman bir kadın var öğretmen olarak ve 57'nin karesini soruyor kadın. Ama anında cevap vermek gerekiyor kendisine. Hemen cevap veremiyor çocuk normal olarak. Ben de kalkıyorum ayağa ve kadını itin götüne sokuyorum çok yerinde argümanlarla. Sınıf alkışlıyor beni falan. Argümanlar aklımda aslında da, yazsam şimdi, muhtemelen rüyadaki kadar epik bir atmosfer yaratamayacağımdan yazmıyorum ehueheh. Sonra bir şey daha gördüm, ama hatırlamıyorum.

Karar verdim. Kitap okuyacağım, hem de çok. Okumayıp da kulaktan dolma bilgilere sahip olduğum tüm dünya klasiklerini, Türkiye yakın tarihi ve felsefe kitapları okuyacağım.

11 Haziran 2009 Perşembe

Yorgunluk

Bir insan sadece düşünüp gözlemleyerek bu kadar yorulabilir miymiş?

Lestat gibi kendimi toprağın içine gömüp bir kaç yüzyıl çıkmasam.

Hayır, kitaplarda olacak bir şey o.

Büyük ve rahat bir koltuk alacağım. Rengi siyah olacak, hiçbir özelliği olmayan düz bir koltuk. Kimsenin beni tanımadığı, kimsenin beni arayıp sormadığı bir yerde sıradan bir oda bulacağım. Pencereleri ve kapıyı sımsıkı kapatacağım. Oturacağım koltuğa ve bir daha kalkmayacağım. Müzik de olmayacak, ya da herhangi bir ses. Düşünmeyeceğim. Vicdan muhasebesi yapmayacağım. Sessizce varolacağım sadece. Deniz gibi.

Üzerimi örümcek ağları kaplayacak ve ben bunun farkında bile olmayacağım. Farkında olsam da umursamam zaten. Vücudumdaki her hücremi ayrı ayrı, teker teker dinlendireceğim.

Sonunda bir gün güneş daha farklı doğacak. Ve ben hafifçe ayağa kalkacağım koltuğumdan. Şöyle bir silkinip pencereyi açacak ve temiz havayı içime çekeceğim. Kapıyı açıp dışarı çıkacağım. Karşıma gelecek her şeye hazır olarak.


Bu yazının theme müziği Seitkaliyev - Waltz Of the Butterfly