11 Haziran 2009 Perşembe

Yorgunluk

Bir insan sadece düşünüp gözlemleyerek bu kadar yorulabilir miymiş?

Lestat gibi kendimi toprağın içine gömüp bir kaç yüzyıl çıkmasam.

Hayır, kitaplarda olacak bir şey o.

Büyük ve rahat bir koltuk alacağım. Rengi siyah olacak, hiçbir özelliği olmayan düz bir koltuk. Kimsenin beni tanımadığı, kimsenin beni arayıp sormadığı bir yerde sıradan bir oda bulacağım. Pencereleri ve kapıyı sımsıkı kapatacağım. Oturacağım koltuğa ve bir daha kalkmayacağım. Müzik de olmayacak, ya da herhangi bir ses. Düşünmeyeceğim. Vicdan muhasebesi yapmayacağım. Sessizce varolacağım sadece. Deniz gibi.

Üzerimi örümcek ağları kaplayacak ve ben bunun farkında bile olmayacağım. Farkında olsam da umursamam zaten. Vücudumdaki her hücremi ayrı ayrı, teker teker dinlendireceğim.

Sonunda bir gün güneş daha farklı doğacak. Ve ben hafifçe ayağa kalkacağım koltuğumdan. Şöyle bir silkinip pencereyi açacak ve temiz havayı içime çekeceğim. Kapıyı açıp dışarı çıkacağım. Karşıma gelecek her şeye hazır olarak.


Bu yazının theme müziği Seitkaliyev - Waltz Of the Butterfly

Hiç yorum yok: