10 Şubat 2015 Salı

Gözlerimin önündeki duman tabakası beni sersemletiyor, gerçek renkleri görmemi engelliyormuş gibi hissediyorum. Asıl varolanın silüeti, gölgesi gibi hissediyorum. Duman tabakasını gözümün önünden silkelemek, keskin renklere bakmak, güçlü duygular hissetmek istiyorum. Uzay boşluğunun milyonlarca kilometrelik sonsuz hiçliğinde sürüklenmek istemiyorum, hızla devinen rengarenk gezegenlerin üzerinde olmak istiyorum.

Sanki Jüpiter'den Venüs'e erişmeye çalışıyoruz. O kadar da iddialı değiliz. Rasgele sabitlenmiş molekül kombinasyonunun emirlerimize kulak verdiği bu avg. 70 yıllık sürede güneşin içine attırmaya falan çalışmıyoruz. Venüs'e ulaşsak yeterli. (Neden yerimizde durmuyoruz? Venüs'te ne var?) Ama ne bileyim Mars'a gelmişiz mesela bir şekilde. Dünya'ya doğru yoldayız. Bir anda farkediyoruz ki dünyaya olan mesafe bir değil onlarca yüzlerce insan yaşamının yetmeyeceği ölçüde uzun. Ve boşlukta sürükleniyoruz. Mars arkamızda, dünya önümüzde. Görebiliyoruz. Ama orada değiliz, hiçbir zaman da olamayacağız. 

İSYAAAAAAN ehehe bari güzel bir kitap olsa da okusam :/