21 Şubat 2009 Cumartesi

Art, like knowledge, should be free to the world.

Bahsetmek istediğim birkaç şey var.

İlki internette bulduğum Lost Children Net Label. Başlıkta okuduğunuz şiarla(ki ilham verici, güzel bir düşünce bu bence) hareket eden bu net label'dan birkaç albüm indirdim ve post rock/post metal türlerinde gerçekten güzel müzik yapan gruplar keşfetmiş oldum. Sleepmakeswaves, Wecollectskies ve Loss of a Child isimli olanlarını tavsiye etmekteyim. Ayrıca gördüğünüz gibi post rock gruplarının isimleri oldukça çetrefilli ve karizmatik oluyor, ben de profilimde görünen ismimi değiştirdim bir post rock grubuymuşçasına.

Bugün Verimlilik Topluluğu'nun düzenlediği bir konferanslar silsilesi içerisinde bir arkadaşımı bekliyordum. Konferansta gördüğüm tiplerden, standlardan vs. kısaca herşeyden tiksindiğimi söyleyeceğim, ama haksızlık etmek istemiyorum. Neden böyle hissettiğimi açıklamaya çalışayım. Bu insanlar yarının yöneticileriler muhtemelen. Bugün üzerlerinde hafif sakil duran prezentabl cici kıyafetleri, ileride derileriymişçisine doğal gelecek onlara.
Ve hayır, rahatsız olduğum şey stereotip bir güzellik ya da moda anlayışına sahip olmaları, sürü psikolojisiyle hareket etmeleri değil.
Sistemin kendilerine biçtiği rolden o kadar memnunlar ki.
Sistemin kendilerine biçtiği elbiseyi giymek için o kadar hevesliler ki.
Kapitalizm makinesinin minik dişlileri, sistemin küçük bekçileri olmaya hazırlar.
Gelecekte, düşüncelerinin sınırı " ev alayım, araba alayım, koltuk takımını değiştireyim, daha çok sevişeyim"den ileri gitmeyecek muhtemelen. Bu kadarı yeterli olacak onlar için.
Dünyadaki yerlerini, dünyanın gittiği yeri falan sorgulamayacaklar filan falan. Bu arada söylemeliyim ki burada kendime dert ettiğim durum kapitalizm değil tam olarak, başka bir sistemle yönetilseydi ülke yine bazı sistem adamcıkları olacaktı sanırım. Buradaki problemim birey olmayan, romantik değerlerden yoksun insanlarla.

Neyse çok takılıyorum bu konuya ya, ahkam kesip duruyorum.

3 yorum:

Unknown dedi ki...

Buğracım yazdıkların geçen sene sinema dersinde öğrendiğim özne ve obje konusuyla bağlantılı sanırım.

Her sanat yapıtında olduğunu gibi sinemada da herkesin aynı şeyleri görmesini, algılamasını bekleyemezsin tabi ama günümüz sinemasında aşırı dozlara ulaşmış bir film pohpohlanması ve kitle, sürü psikolojisi olduğunu kabul ediyorum.

Babam ve Oğlum'dan sonra bu filme ağlamaya koşullanmış olarak giden pek çok insan vardır eminim. Lakin onları yadırgamamalıyız bence.

Verimililik Topluluğu'nun gerek adı, gerek faaliyetleri dolayısıyla tırtında tırtı bir topluluk olduğunu kabule diyorum. Verimlilik olgusunun Marxist eleştirisini ve yabancılaşma kavramını tartışmak isterim Verimlilik Topluluğundaki arkadaşlarla :).. Söylediğin etkinlikten çıkanları ben de gördüm ancak senin aksina çoğunun yönetici, patfon falan olabileceğine inanmıyorum. Girişimcilik işi zordur TÜrkiye'de, biraz vizyon ve acımasızlık gerektirir; o arkadaşlarda ise daha ablaklık ve sertifika almış olmanın verdiği hafiflemeyi gördüm ben.

kaan dedi ki...

ben ıssız adamı izlemedim, yorum yapmam yanlış ama şunu diyebilirim.bu filmden etkilenen insanlar benim sahtekar burjuva insanı dediğim kategoriye giriyor.çünkü hepsi filmde kendini görmüş.ıssız adam sahtekar burjuvanın özel hayatının özeti gibi kanımca.verimlilik topluluğundaki insanlar da yine aynı kategoride.bu kişilerin kariyer planları yapmaları ve bundan haz almaları kapitalizmle çelişkili değil.sahtekar burjuva kendini üstün görür ama bu üstünlük uyduruk bir diploma sahibi olmaktan fazlası değildir.aşka ve ıssız adamlara dair şu yazımı okumanızı tavsiye ederim.
http://kaankarabacak.blogspot.com/2008/11/akn-materyalizmi.html

S dedi ki...

film hakkinda yorum yapmicam.

ama post rock dedigin. hakkaten guzeldir.

grup ve sarki isimlerine gelince, karizmatikten ote. mukemmeller bence.

bir de,

maybeshewill ve explosions in the sky tavsiye ederim.