6 Temmuz 2012 Cuma

Arz-Talep ve İlişkiler Üzerine

Nasıl ki, aslında çukulata değil mutluluk, araba değil prestij satın alıyorsak ilişkilerde de karşı taraftaki kişiyi değil, mutluluk, güven ve kendini değerli hissetme hislerini almak istiyoruz.

Çukulata bize hiçbir zaman vaadettiği mutluluğu vermiyor. Çünkü çukulata her ne kadar parayla satın alınabilecek mutluluk simgelerinden olsa da nihayetinde tatlı bir besin maddesinden ibaret.  

İlişkilerde de karşı taraf bizim egomuzu tatmin etmemizi sağlayacak bir makine değil, (ne yazık ki) kanlı canlı bir insan. 

Her ne kadar hayatın anlamına vakıf olmamızı sağlayamasa da daha sonra üretilen şu çukulatalar baya güzel ve bunu almayı tercih ediyorum.(Önce arz sonra talep)
İnsanları da "hm en azından şöyle davranıyor şöyle davranmak yerine" ya da memesi daha güzel vs. diye tercih edebiliriz. Fakat asıl aradığımız şeyi bulamayacağız. Sanırım aradığımız şey de sonsuz güven, mutluluk ve huzur. 

Şu açık ki, çukulata, pasta ve insanlar ancak bizi oyalayıp yaramızı kaşımamızı engelliyor. Çok cool bir insan olmadığım için Ekşi Sözlük ve Ekşi Duyuru'yu takip ediyorum. O duyuru sitesinde, onlarca onlarca insanın her gün paylaştığı onlarca "Unutamıyorum", "Özlüyorum", "Şöyle olsun isterdim ama böyle oluyor.", "Çok kötü hissediyorum.", "Mutsuzum", "Hiçbir şey yapmak istemiyorum." vb. temalı yazıyı sapıkça bir keyifle okuyorum. 

Bilmiyorum. Bence beynin çalışma şeklini iyice çözüp, uygun yerleri uygun şekilde uyaracak ilaçlar yapıp sürekli mutlu olabiliriz. Zaten medeniyetimiz antidepresanlar ve uyaranlar üzerine kurulu sanırım. Ay neyse YOLO.

Hiç yorum yok: