7 Nisan 2012 Cumartesi

Anlam?

Bazen öyle oluyor ki anlamsızlığı iliklerime kadar hissediyorum. Zaten hep aklımda, ama belli zamanlarda bütün gücüyle bastırıyor. Bu noktadan çıkarak vardığım kariyer, hayat vs. ile ilgili fikirlerimi genelde 'depresif' buluyor Asutay. Ama anlamsızlık negatif ya da pozitif değil.

Her ne kadar söyleyecek fazla şey olmasa da bu konu üzerine daha fazla konuşmak istiyorum. Cioran da diyordu ki, hayatın bir anlamı olsa kimse yaşayamazdı.(Ya da öyle bir şeyler, çok iyi hatırlamıyorum.) Ne mutlu ki, gündelik hayatın sözde mutsuzluklarını, zorluklarını (ve hadi mutluluklarını da) hissediyoruz, yoksa o ağırlık hepimizin üzerine nasıl da çökecek. Keşke aşk acısından ölseydim diyeceğiz. (Fiziksel acıları farklı bir kategoriye koyuyorum.)
Renkler ne güzel.
 
Bir türlü bitiremediğim huzursuzluğun kitabında da Pessoa yaşamdan zevk almamızı sağlayan şeyleri aşk, güneş ve uyuşturucu olarak sıralıyor. "Ne var ki ister aşk, ister güneş, ister uyuşturucular olsun, hepsi kendine has hayal kırıklıklarıyla gelir. Aşk bıkkınlık verir, umudunuzu kırar. Güneşin ardından uyanırız ve uyuduğumuz sürece yaşamamışızdır. Uyuşturucuların bedeli, organizmayı uyarırken çökertmeleridir. Ama sanatta hayal kırıklığı yoktur, çünkü her şeyin bir aldatmacadan ibaret olduğu daha baştan kabul edilmiştir."

Sporu da bu yüzden seviyorum.. Koşarken, kürek çekerken, aynı hareketi binlerce kere yapıyorsun, evet. Bir anlamı yok, evet. Ama güzelliği de bu zaten, you do it just for its sake.Şimdiki zamandaki bir eylem, gelecek için değil.  Bu zaman meselesini bir sonraki yazdığım şeyde yazacağımı düşünüyorum.
Tunç malı, al kanıt. Karın kası olan kadın seksi işte.

O değil de ileride intihar etsem mesela(etmem de yane),  bu blogda da bir gencin ölüme giden yolunu anlatıyor olsa, hem belli bir yönden komik, hem de eğlenceli olur bence. Eğlenceli olur mu bilmiyorum, ama ilginç olur en azından. Bu böcekler tarımsal ilaçlamaya sürekli mutasyonlarla bağışıklık kazanıyorlar ya, ezilmeye de bağışıklık kazansalar o da ilginç olur mesela. Basıyorsun üstüne, vıcık ediyor. Bir bakıyorsun yine vızıldıyor ehe.

Ölümle ilgili yazılar fikri de ilginç kesinlikle.

- Örneğin, zombi filmlerinde/oyunlarında kahraman bir günlük bulur. İçinde günlük sahibinin zombilerden kaçışı gübegün anlatılmaktadır. Son sayfada "Kapının arkasındalar, gidecek yerim kalmadı. Birazdan kırarlar kapıyı. Geliyorlar, geliyorlar  " gibi şeyler yazar ya. Defterin o sayfasında da kan lekesi olur.

- Call of Cthulu'da da böyleydi hikayeler genelde sanırım. Kitaplar güzel değildi, ama bu fikir güzeldi.

- Bir de şu ölümün şiirini yazmak için bileklerini kesip, son anlarını yazan Türk şairi Beşir Fuad var ya. "Ameliyatımı icra ettim, hiçbir ağrı duymadım. Kan aktıkça biraz sızlıyor. Kanım akarken baldızım aşağıya indi. Yazı yazıyorum kapıyı kapadım, diyerek geri savdım. Bereket versin içeri girmedi. Bundan daha tatlı bir ölüm tasavvur edemiyorum. Kan aksın diye hiddetle kolumu kaldırdım. Baygınlık gelmeye başladı."

4 yorum:

arda dedi ki...

merhaba, regensburg için mail attım da bakabilirsen sevinirim :)

Farfalla dedi ki...

ben de atmak istiyorum ama adresi bilmiyorum :(

Buğra dedi ki...

Bikaç yazı önce vermiştim mail adresimi :) bugrakayaalp@yahoo.com

Buğra dedi ki...

@anotherbrick cevapladım bu arada.