20 Eylül 2010 Pazartesi

Çeşitli Konular

"I think we've all gone through periods of wanting to be free from the burdens of commitment and responsibility but as we get older (and reach the "age of reason") we find that we also want lasting relationships and situations that provide security and stability. Therefore, we make compromises and find a balance that works for us. Mathieu chooses to run from this eventuality and creates a terrible fate for himself as a result." 
Goodreads'ten alıntıladım. Jean-Paul Sartre'ın Akıl Çağı isimli kitabı hakkında. Bir insan, bir kitabı bu kadar yanlış algılayabilir yani. Kitabın soununda Mathieu'nün yaşadığı şey oldukça büyük bir zaferdi.
Kitapta bazı insanların genç olmak için doğdukları yazıyordu bir bölümde. Bazı kadınlar teyze olmak için doğuyorlar mesela. Ben de kendimi 30'larımda olmak için doğmuşum gibi hissediyorum, belki de 40'lar.

Teyze demişken, haftasonu nihayet sıcak bir şey yeme özlemime teslim olarak bakteri ve virüs tehlikesine aldırmadan Burger King'e gittim. 2 menü alıp oturmak için, boş olan cam kenarındaki masaya doğru ilerlerken, yanımdan başörtülü bir teyze(40'lı yaşlarındaydı, ama bu kadınlar 40 yaşlarından sonra torun sahibi olup memelerini sektirecek kıvama gelirler zaten.) yanımdan koşaradım geçti, ben tam otururken masaya oturdu(masaya değil de sandalyeye tabi, masa lafın gelişi) ve bana dalkavukluk/haklılık karışımı iğrenç bir ifadeyle dedi ki "Buraya aile gelecek siz şuralardaki masalara oturun." Ben de boş durur muyum, hemen durum üzerinden sosyolojik çıkarımlar yaptım. Fakat, tahmin edileceği üzere çıkarımlarım ziyadesiyle elitist olduğundan burada paylaşmıyorum ehe.



Gerçeküstücülük hakkında: "Görünüşte birbirine alabildiğine yabancı iki ya da daha çok öğenin, bunlara da yabancı ve aykırı bir zemin üzerinde bir araya getirilmesi... Bu 'en güçlü şiirsel patlamalara' yol açabiliyordu." 
Lautréamont'un "dikiş makinesi ile şemsiyenin teşrih masasında karşılaşması" gibi. Ya da Feminist bir mümin kızın üniversitede felsefe bölümüne girmesi gibi. Bu durum bana baya bir absürd geliyor ya, yani felsefe bölümüne giren dini bütün insanlar, hadi bilim biraz daha pratik bir şey, gerçi din felsefesi falan da var, ama ne bileyim işte.


Kaynak: Ekşibişın
Geçen yıl kendimi yeni bir sayfa açıyormuş gibi hissediyordum, bu sene hiçbir şey hissetmiyorum. Memnuniyetsiz bir durgunluk-bıkkınlık arası bir şey hissediyorum. Bu arada sevişmeye hiçbir zaman ihtiyacım olmayabilir gibi hissediyorum ve fakat, tabi dönemsel bir durum olabilir bu.


Şimdi de neden bir otel odasında yaşamanın iğrenç bir şey olduğunu açıklamak istiyorum. İlk sebebi yataklar. İnsan yatağını ve çarşafını ve yastığını kendi seçmeli. Bunlar önemli şeyler. Diğer bir husus klozetler ve banyo. İnsanın sahiplenebileceği bir küveti ve klozeti olmalı. Bir otelde bu çok mümkün bir şey değil. 


İnsanlar depresyona falan giriyorlar, farketmiyorlar ki, uyurken, yemek yerken, boşaltım faaliyetlerini uygularken konforlu olmak yaşam kalitesini ne kadar da çok yükseltiyor. Bir de sağlıklı şeyler yemek. Cips yiyen, düzensiz beslenen eleman tabi depresyona girer.


Aldığım hırka o kadar güzel ki, o hırkayı aldığım için o kadar mutluyum ki. 


Fikrimce, birşeyler yazan biri mutsuzluklarından, bunalımlarından beslenebilir, beslenmeli, fakat mutsuzluğunu yazılarına yansıtmamalı.

Son olarak hayatın haksızlıklarından bahsetmek istiyorum. İnsan mutlu olabilir, çok mutlu insanlar var. Zeki, güzel, güçlü, başarılı olanlar için aptal ve çirkin insanlar olması, insanın çalıştığı halde bir şeyi yapmayı becerememesi ya da çalışamaması bir problem sayılmaz. "Yetersiz" olanlar bir yanılsamaya tutunmazlarsa mutsuzluktan ölürler, neyse ki, insan beyni kendini kandırmak üzerine evrimleşmiştir. Din, doğu felsefeleri ya da hayat arkadaşları. Bir de her zaman sizden daha iyisi vardır.
Uffie


Bir sonraki yazımda insan ilişkilerindeki akıl almaz mantık hatalarından bahsetmek istiyorum.

2 yorum:

kaan dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Unknown dedi ki...

Son paragrafa bittim.