16 Kasım 2011 Çarşamba

Merhaba! Artık tüm postlarıma selam vererek başlıyorum. Önceki postumda belirttiğim insanlardan tiksinme hissiyatı all that culture shock experience'ının bir parçası diye düşünüyorum. Ve fakat, artık görebiliyorum ki, her ırkın gerçekten de farklı özellikleri var ve bu da her birinden farklı şeyler alabileceğimizi ifade ediyor. ( Her ırkın(ırk derken milletler falan tabi) değişik olması ilginç gerçekten de, sadece farklı renkli insanlar olduğunu düşünürdüm ben, ama öyle değil. Certainly, elf, cüce falan olsalar daha cool olurdu.) Örneğin, tüm ırkları sınıfımda bulunan söz konusu ırkların mensuplarından(genelde her ırk için 1 kişi, çinliler için 4) tümevararak genelledim. Örneğin Çinli olmak cool, çünkü sadece ders çalışıyorsun ve kendi kriterlerinden öte insanların hakkında ne düşündüğünü farketmiyorsun bile. İnsanların senin hakkında ne düşündüğü irrelevant. Belki Çinlilerin senin hakkında ne düşündüğü önemli olabilir, bilmiyorum. Ama sonuç olarak, yeni bir ortama girdiklerinde genel ahlak ve yaşama biçimlerinde bir sorgulamaya gitmedikleri aşikar. Bu da ilginç(ve iyi?). Ruslar(2 kişi) genel olarak gerizekalılar ve aptalca sorular sormaya hevesliler. Ayrıca tüm ders kaynaklarına, kullanmayacak olsalar bile, sahip olmaya oldukça hevesliler. Fakat, çok nadir de olsa benim de aklımdan geçen çok aptal bir soruyu sorabiliyorlar.

Türkler için net bir şey söyleyemiyorum. Örneğin ben cool bir şekilde dersi izleyip yorum yapmazken, hocaya, kendisine biçtiğim değeri gözlerim ve vücut dilimle iletiyorum. Diğer bir Türk, pek akıllı değil, bazı şeyleri iyi yaptığını düşünüyor, fakat yapamıyor. Diğer Türk ise sessiz inek kategorisinde.
Almanlar da keza, "artık burada da bir şey sorulamaz" denilen noktada kişiyi şaşırtmayı başarıyorlar ve overconfidence. USA aynı şekil overconfidence. Aynı zamanda Alman Makine Mühendisi majorlı şahıslar(1) inanılmaz derecede aptalca sorular bulmayı başarabiliyorlar.
Hm, daha uzatmayacağım, hoş bir yere gitmiyor daha kucaklayıcı olacaktım.


Ülkeyi terketme zamanlamam iyiydi bence. Zira evimdeki, Suç ve Ceza'daki Raskolnikov'un yaşadığı benzeri fakirlik atmosferinden, ülkedeki aşırı muhafazakarlıktan ve genel olarak ülkemdeki insanlardan iyice tiksinmiştim. Fakat, yine de Türk olmanın oldukça cool olduğunu düşünüyorum, özellikle yurtdışındayken(yani herkes Türk değilken ehe) Çok sevilen bir millet olmak o kadar da cool olmazdı, ayrıca kuvvetsiz, dandik bir ülke olmak da (Koskoca bir ekonomiyiz yeah), ayrıca işlerin yolunda gittiği bir yerde yaşamamız da yeterince eğlenceli olmazdı.. Evet, belki "Türk'üm." dediğimiz zaman, Balkanlar, Rusya, Almanya ve aslında çoğu dünya milletinin kızları dekoltelerini iliklemeye başlıyor olabilir, belki "Ben Türk'üm." dediğimiz zaman bazı bazı, ilginç bir yüz ifadesi eşliğinde "A, öyle mi?" şeklinde bir cevap alıyor olabiliriz, belki insanlar bize iltifat etmek için "Hiç Türk'e benzemiyorsun." diyor. Ama, çok güzel(ama gerçekten çok güzel) küfrediyoruz. Girişimci(apaçi) ruhumuzla dünyanın her yerindeyiz. Ve aynı kültürel altyapıyı paylaşıyoruz ki bu oldukça önemli bir şey. Bu yüzden bir gün yurtdışında başarılı olmuş bir Türk olmak güzel olurdu. Cemaatin olması gibi bir şey işte, herkesin Türk olduğu yerde başarılı olmak o kadar da eğlenceli olamaz, cemaatin yok.


Haha, bu yazı inanılmaz iğrenç oldu. Bence hayatta birbirimize söyleyemeyeceğimiz şeyler yapmalı, sonra da onları söylemeliyiz. Ne olup bittiğini görmeliyiz, settle down'a daha az odaklanmalıyız. Birbirimizi sevmeliyiz ve birbirimiz için bir şeyler yapmalıyız, sadece kendimiz için değil. Ama küçük şeylerden bahsetmiyorum, büyük şeylerden bahsediyorum. Mutlu olabileceğimize, olmaya devam edebileceğimize, bir gün tek başına takılan orta yaşlı garip ve sapık vs. gibi bir insan olmayacağımıza inanmalıyız. Eöh daha da iğrençleşti.

Hiç yorum yok: