23 Kasım 2008 Pazar

Bring on the Lucie

Pek iyi yazamadığımı düşünüyorum, ama buraya kafama göre yazmaya çalışacağım. Silerim sonra da. Düzgün yazabildiğimi düşündüğüm zaman da birilerine gösteririm blogu belki.

Geçici personel olarak çalışıyorum şu sırada yine. Giysi katlamak pek kafa yoran bir iş değil takdir edersiniz ki. Ama en azından sistemin işleyişini yakından görüyor insan. Neyse, böyle insanlar öbek öbek doluşuyolar içeri, yaşamda giysi almaktan başka ihtiyacları yokmuş gibi dolaşıyorlar çevrede.(Tabi, aslında vardır başka ihtiyaçları, neden olmasın di mi) "lan" diyorum kendi kendime "benim hayatımda mı böyle olacak? Kıçından ter akana kadar çalış, sonra kazandığın paraları şuursuzca harca. ( Çünkü paranı coşku içinde harcayamayacaksan neyi coşkuyla yapacaksın? para kazanmaya çalışmak dışında hiçbir şey yapmıyorsun sonuçta) Sonra daha fazla çalış ki daha fazla insanın üstüne basarak yükselebilesin ve daha çok para kazanabilesin. Oh ne güzel, artık sistem hakkında düşünmene gerek kalmadı, çünkü sen de sistemin kaymağını yiyenlerden oldun. "
İnsanlar doğsun, çalışsın, tüketsin, ölsün. Süper bişey..
Mezar taşılarına da "para kazandım, öldüm sonra, şimdi de çürüyorum" falan yazsınlar.

Henüz dünyayı yok etmeye yeterince yaklaşamadık. İnsanlık biraz daha acı çekmeli dünyanın daha iyi bir yer olabilmesi için. Ya kendimizi yok edeceğiz ya da azıcık daha iyi bir sistem getireceğiz.
O zamana kadar bunu okuyabilecek yaştaki herkes ölmüş olur sanırım. Ama en azından dünyanın birazcık daha iyi bir yer olabilmesi için hepimiz uğraşmalıyız. Küçücük birşey de olur.

"Ben yaşamasam insanlığın karması daha yüksek olurdu." gibi bir düşünce hoş değil

Sonradan Edit: LC Waikiki'de parasını şuursuzca harcayan insanlar olduğunu düşünüyormuşum.

Hiç yorum yok: