29 Aralık 2011 Perşembe

Amuğa koyıyım yaa bu üniversitenin yapacağı işin. Beni durduk yerde inanılmaz gerilimlere sokuyorlar oçler.

İstediğim şeyler: Bir King-size yatak, küvet, Playstation, bilgisayar.

Bunları istiyorum.

Son iki-üç gündür kürekle ilgili kendimi kötü hissetmeme yol açan şeyler gördüm.  Önce antreman yaparken kızın biri geldi, (hiç ısınma falan da yapmıyolar doğru dürüst burada onu da anlamadım) 2.06-2.07 falan 20 dk çekti 2 tane 26 tempo. Ben de "Hm, iyi çekiyorsun." gibi bir şey dedim, kız da yoo falan dedi. Bugün de hk elemanlardan biri gözümün önünde yarım saat 20 tempo 1.47-1.48 çekti. Ben de 5 yıldır falan aynı dereceyi çekiyorum sanırım.

Şu sıralarda bir terapi dizisi izliyorum. Düşündüm, benim bir spor terapistim olsa gitsem konuşsam onunla, bana herhalde her şey kafanda falan demezdi. Nasıl kafamda olsun ki ya.

Antremana devam edeyim, belki bir 5 yıla falan gelişir. Ama, bir terapiste gitmek isterdim. Bana "Ne kadar da süper bir karakteriniz var Buğra bey, kendimden geçtim." gibi şeyler desin diye.

”Beyond the very extreme of fatigue and distress, we may find amounts of ease and power we never dreamed ourselves to own; sources of strength never taxed at all because we never push through the obstruction” – Scott Jurek

Hiç yorum yok: